Müzik Benim İçin Duygusal Orgazımdan Ötesi Değil (Hiphoplife)







U.L.a.Ş'ı ilk olarak İzmir'li Hücre 35buçuk grubu ile tanıdık ve kaydettikleri "Vazgeç Çocuk" ile rap camiasında büyük ses getirdiler. O günden bu güne U.L.a.Ş ardında tam 5 albüm bıraktı. Bu albümlerden sonuncusu, Peak Pro. ekibi ile beraber hazırladığı ve büyük beğeni topladığı "Nüans" albümü üzerine sizler için detaylı bir röportaj gerçekleştirdik. Günümüz siyasetinden şahsi görüşlerine, albümdeki şarkıların perde ardından oluşum süreçlerine, Peak Pro. ekibinden gelecek projelerine kadar Nüans merkezli gerçekleştirdiğimiz röportajı hiphoplife farkı ile sizlere sunuyoruz. Keyifli okumalar dileriz.



Kısa süre önce Nüans adlı 5. solo albümünü yayınladın. Albümün oluşum sürecinden bahsedebilir misin ?



Biz, yani ben ve ekibim, Peak Music Production durmaksızın çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Siz UNDERollü ALBÜM'ü dinlerken biz NÜANS'ı masaya yatırmıştık zaten. Yıllık takvim, çizelge kullanarak çalışıyoruz. Bu yıl ne zaman, neleri yayınlayacağız ve sene içerisinde hangi projeler üstünde çalışacağız gibi. Yani NÜANS'ın oluşum sürecini anlatmam aynı zamanda NÜANS'dan sonra dinleyeceklerinizin de oluşum sürecini anlatmam demek oluyor ki bahsettiğim gibi sürecin belirleyicisi, yıllık hazırlamış olduğumuz takvimdir. Peak Pro. 2008-2009 arasında neler yapacak, U.L.a.Ş 2008-2009 içinde neler yapacak ve bu belirlenen başlıklar üzerinde nasıl çalışılacak, ekstra gelecek işler nerelere yerleştirilebilir vs... Ayrıca, sanılmasın ki Peak Pro'nun üstünde çalıştığı tek proje U.L.a.Ş'tır. Şu an eş zamanlı olarak, tüm herkesin yakinen bildiği 2 değerli MC'nin de bandrollü albümlerinin her ikisinin de miks aşaması Peak Pro. etiketiyle hazırlanıyor. Bir diğerininkinin ise hem prodüksiyon, hem miks aşaması Peak Pro. bünyesinde gerçekleştiriliyor. Hal böyle olunca da bizler bir programa yani önceden planlamaya ihtiyaç duyuyoruz. İşte NÜANS Albümü de önceden planlanmış bir program dahilinde hazırlanmış, zamanı gelince sizlerle paylaşılmış bir U.L.a.Ş & Peak Pro. Projelerinden birisi. Devamı üstünde çalışmalar da durmaksızın sürüyor...



Albümün hazırlanma aşamasında emeği geçen perde ardındaki isimlerden bahsedebilir misin ?



Albümün arkasında ki isim Peak Music Production'dur. Ben, Faruk UYAN, Mehmet Emin BAYRAKTAR, Oğuzhan Hazar Artış ve Yuken'den oluşan bir müzik ekibi. Burada "müzik ekibi" kelimesinin üstünde durmak lazım. Peak Rap camiasındaki benzerleri gibi bir Rap örgütü, çetesi, MC topluluğundan oluşan bir grup değildir. Bahsettiğimiz birliktelikte her birey müziğin bir bölümünde yetkin, etkin ve o bölümünde yoğunlaşmış durumdadır. Miks ve mastering, alt yapı ve kompozisyon, canlı enstrumanlar, söz, kurgu, vokal vs... Herkesin işi farklıdır bu birliktelikte ama herkes bir diğerinin işi hakkında da bilgi sahibidir. Neticede ciddi bir ekip ruhu havamız var, bunun nedeni hiç kimsenin müzik içinde komplekslerinin olmaması. Yani öne çıkma derdi, geride kalma sıkıntısı, bunun sorun edilmesi ve benzeri dertlerimiz yok. Sadece işimizi gerçekten iyi yapmaya çalışıyoruz. Çıkan her şarkıda herkesin emeği oluyor. Şarkıda hiç bir işi olmasa dahi, örneğin alt yapısında, miks, mastering vs... hiç bir noktasında olmasa dahi şarkıya fikir olarak kattıklarıyla ama uygularım, ama uygulamam sonuç olarak bakış açısına kattığı farklılık bakımından herkesin bir emeği oluyor her bir şarkıda. Dolayısıyla Peak Pro. Ekibi sorundaki cevabın ana başlığı konumundadır.



Bir de albümde düetleriyle bana eşlik eden arkadaşlarım var tabiki, yeri gelmişken Emre Baransel ve Pit10 'a burdan da teşekkür etmek lazım, kırmadılar albümde gerekli şarkılarda yorumlarıyla albüme renk kattılar.



Bunun dışında albümün perde arkasında kurguladıklarım, hayal gücüm var. SperMan yok ama Ozi var, Mark.A var ve diğerleri var. Ve tabi ki de bana, bize destek verenler var. Onlar albümün arkasındaki en somut destek ekibi zaten. Bunun dışında başka da birisi yok ne perdenin arkasında, ne de destekçi tablosunda. Kendi kendimize yükseliyoruz...



Sadece hiphop camiası tarafından değil, bir çok müzik adamı ve müzik kitleleri tarafından takip edilen bir isimsin. Son albümünle gerek hiphop kitlesinden gerekse dışarıdan istediğin tepkiyi alabildin mi ?



Bak şimdi, bu albümle ilgili bir detaydan bahsedeceğim, bu albüm aslında çıktığı formatta hazırlanmaya başlanmadı, albümün çıkış noktası şuydu; UNDERollü Albüm sonrası Peak Ekibi 'nin UNDERollü Albüm'de en çok ilgi çeken 5-6 şarkıya yaptığı remiks çalışmaları vardı, ağırlıklı olarak bu remikslerin olduğu bir albüm olacaktı ve 2-3 adette yeni şarkının eklenmesiyle bir e.p. çalışması olarak çıkarılacaktı. Ancak süreçte yeni şarkılar çoğalınca saklamak istemedim, biriktirmek istemedim, bu yüzden hiç dinletemeden eskiler klasöründe unutulan bir sürü şarkım oldu, dolayısıyla madem böyle oldu remikslerdensadece 2 tanesini kullanalım yine normal l.p. bir albüm formatında yayınlayalım noktasına geldi albüm ve öyle de oldu.



İşin bu kısmını anlatmamın nedeni şudur, albüm kurgusu başlangıçtakinden kopuk geliştiği için aslında biraz geri çekilmiş bir albüm ortaya çıktı. Örneğin, albümdeki alt yapılar çok beğenildi, halbuki bizler geçiş sürecinde elimizdeki en sıradan alt yapıları değerlendirdik bu albümde. Tüm bunlara rağmen albüm gerçekten çok beğenildi. Dediğin gibi Rap camiası dışından da çok yoğun ve güzel tepkiler alıyorum. Mesela bir banka müdürü tarafından dinlenilmek ve olumlu eleştiriler almak çok güzel bir duygu, ya da bir eğitmen tarafından Ozi'nin değerlendirilmesi, bunlar gerçekten çok mutlu ediyor beni. Ha beğenmeyen olmadı mı, eleştiren olmadı mı? Elbette oldu, Vivaldi'nin Bach'ın bile eleştirildiği bir sektörde biz eleştirilmezsek zaten ayıp olurdu. Ancak burda bir parantez açmak istiyorum, temelsiz ve mantıklı eleştirileri ayırmak adına, Neydi bu temelsiz eleştiriler;



Eleştiriler:



A. Feat (düet) daha çok beklerdim: Buna anlam veremiyorum. O kadar fikirsiz bir yaklaşım ki, onlar gibi düşünmeye çalışıyorum ama çokta başaramıyorum. Bu bir U.L.a.Ş Albümü, mixtape değil. U.L.a.Ş Albümünde herhangi bir düet de olmayabilirdi. Bu albümü düetler için dinliyorsan, yanlış dosya indiriyorsun, ya bir albüm tamamlayamayacak kadar birikimi olmayanların 15 şarkıdan 14'ü düet olan albümlerine yöneleceksin, ya da en güzeli mixtape indireceksin, dinleyeceksin.



O halde burda şunu da soralım; Amerika'da mesela bir çok tanınmış ismin albümünü çoğunlukla düet şarkılar oluşturuyor neden?



Pek tabi ki öyle olacak, orda durum satış kaygısıyla doğru orantılı, X kişi, Eminem'in de dinleyicisini müşteri olarak kendine çekmek istiyor, 50 Cent'in de, Nelly'nin de... Onlar öyle yapmak zorundalar çünkü milyonlarca dolar çapında kaygılar içeriyor o albümler. Zaten çoğuda kişiliksiz ve çabuk tüketilen ürünler olarak raflardaki yerlerini alıp, raftan indiklerinde unutuluyorlar. Neden Me Agains The World Albümü hala külttür? Madem kült neden içinde doğru düzgün düet yoktur? Bahsettiğimiz bir 2pac Albümü, ben Rap'e 2pac'la başladım, biz, 2 kişi daha bizi sevsin diye görüşümüzden taviz verecek değiliz, U.L.a.Ş Albümü U.L.a.Ş Albümü'dür, bir ticari kaygısı yoktur, düet içinse beklentin, yanlış durakta beklemektesin, çünkü U.L.a.Ş hep yaptığı gibi sadece uygun şarkıda, uygun isimlerle düet çalışmasında olacaktır, az ama öz olarak. Bu beklentideki kişilerin özlemlerini zaten 10 şarkıyı dolduracak kadar bile potansiyeli olmayanlar 15 şarkıda 13-14 düetle ve yaptıkları bu işe albüm diyerek gideriyorlar. Ha ileride mikstape yaparsam eğer 15 şarkıda 15 düet de yaparım ama U.L.a.Ş Albümüyse destur demek lazım, albüm şahsıma münasırdır ve ticari bir kaygısı yoktur, ruhumun tatminidir....



B. Siyasi Şarkılar Olmasa: İşte en çok üzüldüğüm eleştiri türünden biri. Üzülmemin nedeni albüm ya da şarkının beğenilmemesiyse yarını görmek nasip olmasın. Üzülmemin nedeni, bunu diyen çocukların milli bayramlarda bayrak sallamasıdır. Ülke bu durumdayken, değerleri satılıyor, ekonomisi çökertiliyor, işçisi, çiftçisi tüketiliyor, yurt dışında pazarlanıyor, Barzani ve Talabani ile pazarlık masalarına oturuluyorken, siyasi şarkı olmasaydı demek gaflet, dalalet ve hatta hıyanettir... Susalım mı? Susalım çalsınlar, susalım satsınlar mı? Susalım sömürsünler, susalım çürütsünler mi? Susalım bölsünler, susalım Amerika'nın emrettiği ölçülerde değiştirsinler mi? Evetse, yolun açık olsun, hayırsa o zaman düşünerek konuşma yetini geliştirme vaktidir...



Bu madde için diğer bir parantez, Rap'te siyaset olmasın diyenler için: Neden? Rap'in çıkış noktası siyasettir, bunu kaç "niggacı moruk" biliyor? Hani Amerikalı "nigga"ların her bokunu ezbere biliyorlar ya, bunu nasıl atlamışlar acaba? Siyah Panter'lerin isyan yürüyüşleri, Malcom X'ler, Martin Luther King'ler vs... Amerika'da ezilen, 2. sınıf muamele gören, öldürülen, işsiz bırakılan, varoşlara atılıp, oralara mecbur bırakılan siyah ırkın Amerikan politikalarına isyanı olarak başlamış bir müzik türünde siyasi konu işlenmesin demek abesle iştigal bir güncel yontulmuşluk göstergesidir. Siyaset ve Rap iç içe olmasın diyorsan yanlış müzik dinlemektesin bayım, pop ya da türevlerine yönelmek için hiçte geç değil, bilesin ki bu müziğin (Rap) başlangıcı politiktir ve bu müziğin önde gelen isimleri politik demeç ve eylemleriyle efsanedir. (Örn. 2pac), In da clup'da iyidir ama biraz da public enemy, 2pac filan dinle, ufkun açılır. Ama anlayarak dinle, kavrayarak, hemen "beatler iyi, featler güzel, iyide okumuş, saygı..." diye yorumlamadan...



C. Dinlemeden Anlamadan Yorumlamak: Birisi bana dedi ki, "abi albüm süper olmuş, ama merak ettim mark.a senmisin?" Şaka yapsa bu kadar zekice olamazdı. Sen albümü dinlememişsin ki be üstat, Tükendik Netekim, Güneşe Akın Başlayacak'ın olduğu bir albümde sadece bir karakter analizi olan Mark.A'nın albümdeki misyon ve vizyonunu görememişsin ki be üstat... Ya da aynı karakter ile ilgili bir başka soruda, Dini eleştirel yazılar yazan bir yazar varmış, hoş söylenene kadar bilgim yoktu bu kişi hakkında, MARK A. imiş soy adı, ondan mı söz ediyor şarkı diye soran oldu. Arkadaş orda 4 küsur dakikalık kocaman bir biyografi (skit) var, sen onu dinleyip, o sonuca ulaştıysan pes, sana tüme varım dersi veren hocanın ellerinden öpmek lazım o vakit... Neticede varmak istediğim sonuç şudur C şıkkında, bir çoğu albümü doğru düzgün dinlemeden, anlamadan, sindirmeden sadece standart yorumlar yapıyorlar. Bu sadece bu albümle ilgili değil, her kimin albümü çıkıyorsa hepsi için geçerli bu yorum. Bu durumun onlarda farkında olduğu için çocukca bir savunma mekanizması geliştirmiş bünye, "bu yorum albüm en az 2 kere dinlendikten sonra yapılmıştır", hahaha bu ne ya, tamam kızmaz kimse, 1 kere dinleyip yapsaydın, sanki farklı bir şey diyebileceksin 1 ya da 10 kere dinlesen : ) "Beat'ler çok iyi, feat'ler 10 numara, güzel okumuş, saygı" Üstat bu ne yorumdur ya,koca albümden bunu mu anladın? Hay senin müzik kulağına kurban ya... Ben bu yorumlara "pop star jürisi yorumu" diyorum. İçerik olarak takip et aynıdırlar. Beat iyi, feat iyi, iyi okumuş : ) Haftaya söz düzeltttçeeemmm : ) Üzücü, hakikaten üzücü.









--> "TEK BASİT BİR DERGİ KADAR BİRİKİM, TOPLASAN OKUR YAZAR VE TÜKETİR, RECEP OĞLAN SUS! ÇAYAN GİBİYİM....!!!"



Sonuç: Bak hala televizyonda koca koca rapçiler "Rap düşündüğünüz şey değil, Rap şincik şöle oluyor amirim" diye Rap'i anlatıp, yanlış anlaşılmaktan yakınıyorlar. 15 senedir bu böyle. O zaman burda herkes taşın altına elini koyacak, sizler de öyle. Acaba doğru yatırımlar mı yaptık diye... Söze gelince herkes Türkçe Rap'e destek olmaktan söz ediyor. Ama birileri bir yerde yanlış yapıyor ki hala 15 yıldır televizyondaki konu bizler için aynı. Rap sandığınız şey değil, bakın aslında şöyle, şincik, fakat...



Biliyorum, bir soru için uzun bir cevap oldu ama bu konuda söylenmesi gerekenlerin binde birini bile olsa konunun dile getirilmesinin vaktidir diye düşünüyorum. Başka bir gün, başka bir platformda açarız inşallah bunları. Özetle budur...



Yaptıkları beat'ler ile büyük beğeni toplayan Peak Pro. Ekibi ile UNDERollü Albümü'nden beri çalışıyorsun. Peak Pro. Ekibi'nden ve aranızdaki uyumdan bahseder misin ?



Bu ekibin formülü şudur, bu ekip müzik için bir arada, statü ya da gösteriş için değil. Kaldı ki ekipteki herkesin zatan Peak Pro. dışında bir mesleği ve işi var, kimisi mimar, kimisi Fizik Bölümü öğrencisi, kimisi ses mühendisi vs... Şöyle düşün bak, hani günlük hayatında standart bir işi olan birinin çılgın yanı vardır mesela Harley'cidir, ve adam işten gelip takım elbisesini çıkartır, deri montunu giyer ve Harley'ine atlar, yine kimisi doktor, kimisi avukat, kimisi yönetici vs... den oluşan Harley'ci ekibiyle takılır geceleri. Böyle bildiğim çok iş adamı var benim, mesela Fenerbahçe'de 1907 Derneğinde öyle bir ekip var, adamlar gündüz iş adamı, doktor, avukat vs... gayet saygın tipler, haftasonları dövmeli kollar, deri montlar ve Harley'leriyle takılıyorlar. İşte Peak bir noktada böyle bir birliktelik. Bizim Harley'imiz de müziğimiz. Hiç birimizin öne çıkma kaygısı yok. Çünkü çok dengeli bir ekip bu. Mesela normalde Rap camiasında birliktelikler, 8-10 adet MC'nin bir araya gelmesiyle olur. Neticede herkes aynı işle meşgul olduğu için de ister istemez, insan doğası gereği bir iç rekabet oluşur. Biz bu dengeyide çok doğru yerleştirdik. Çünkü MC, beat maker, miks, mastering, canlı enstrumanlar vs... Her işin başındaki isimler farklı farklı bizde. Hepimiz her konuda aktif olarak ya da sadece yorum yaparak üretimde söz sahibi oluyoruz ama neticede bizde 10 tane forvet yok. Defans belli, orta saha belli, forvet belli. Bu yüzden hoş bir uyum var. Zaten işin başında eskiden beri çalıştığım Faruk'la bir ekip kurmaya karar verdiğimizde bu yönde gelişmesini istedik ve sağladık. Yani madem futboldan örnek verdim futbolla tamamlıyayım, biz kendimize çok uygun, kişilikleri oturmuş, doğru transferler yaptık.



Ama Peak ile çalışmak cidden zordur. Mesela siz benim hakkımda okuduğunuz eleştirilere eleştiri mi diyorsunuz? Bir de kendi içimizdeki öz eleştirileri duymanız lazım o zaman. İnanın herkes katlanamaz buna, müziği bıraktırır bu ekip bünyesi zayıf olana. Mesela şuan bu ekip ben hariç çok tanınmış 2 MC'nin bandrollü albümlerinin prodüksiyon ve miks aşamasında çalışmalarını sürdürüyor, inanın onlarda sert eleştirilerden nasiplerini alıyorlar. Mesela bazen "Prodüksiyon yapıyor musunuz Peak dışında?" diye soranlar oluyor ben de "Emin misin, son albümün olabilir : )" diyorum. Çünkü Peak'in kötü işe tahamülü yok. Bu adamlar müzik bilen adamlar. Müzikal hataların ağır eleştiri olarak geri dönüyor sana. Ama bunlar hep daha iyisini yapmak için, gelişmek için böyleler. Çok özel ve başarılı bir ekiptir Peak Music Production Ekibi, uyumun nedeni ortak paydalardır. Efendi adamlardan oluşmasıdır, işi bilenlerin ellerinin müziğimin üstünde olmasıdır başarımın bir tarafındaki neden. Çok ciddi eleştirilerle boğuşursun yapım aşamasında, ama bu eleştiriler öyle basit, feat az, ruh yok, incik, boncuk eleştiriler değil, ciddi ciddi müzikal eleştiriler, yani eğitimini almanız gereken konularda gelişmeye dayalı eleştiriler. Netice itibariyle, Peak zor bir ekiptir, ama uyumu ve başarısı paralel bir ekiptir. Giderek gelişecek ve büyüyecektir. Uyumun nedenini sormuşsun, bunun nedeni ortak paydalar ve benzer kişilikler diyebilirim.



Albümün en dikkat çeken noktalarından biri de kapağı. Büyük beğeni toplayan bu dikkat çekici kapağın hikayesini anlatabilir misin ?



Kapak için başka bir arkadaşla anlaşmıştık ama ailevi problemlerinden ötürü sanırım söz verdiği tarihte yetiştiremedi. Biz de o halde kapak da Peak içinden çıksın diye düşündük ve böylece kapakta bir Peak Prodüksiyonu oldu. Bu kez kapakta fotoğraf kullanmayalımla başladı kurgusal alt yapısı. Sonra bir anda kapağı yapan Faruk'un önerisiyle gelişmeye başladı ve U.L.a.Ş yazısını albümde yer alan sözlerden oluşturalım fikri doğdu. Derken albümün adı olan NÜANS'da onlarca Peak Pro. yazısının arasında kalan boşlukta oluşsun fikri ortaya çıktı ve kapak oluşmuş oldu. Nüans dediğinde böyle bir şey belkide : )



Nüans'ta da bundan bir önceki çalışmalarında olduğu gibi siyasi etkiler görüyoruz. "Güneşe Akın Başlayacak", "Tükendik Netekim" ve albümü açan "Onlar Öyle İstedi" de sol görüşlü kavramlara rastlıyoruz.



Benim Sol görüşlü olmam değil burada ki konu. Evet ben Sol görüş penceresinden işliyorum siyasi şarkıları. Bu dedemden beri gelen bir aile görüşü bizde, adım Ulaş olurken de nedeni bununla alakalıydı zaten. Ama yineliyorum, sol ya da sağ, o şarkılar Sol görüşün içerik analizi değiller. Bir çok sağ görüşlü insandan da teşekkür ve tebrik mesajları aldım ben o şarkılarla. Çünkü orada anlatılan ülke meseleleridir. İşsizliğin, eğitimde yanlış politikanın, sağlık sistemindeki çarpıklığın, gelir dağılımındaki eşitsizliğin, sosyal toplum bilincinin solu sağı olmaz ya da şöyle söyliyelim, solu da sağı da birdir. O şarkıların temeli 1950'lerden beri süre gelen teslimiyetçi politika eleştirisidir.



Örneğin, AB üyeliğimiz, gençlere sor hepsinin aklında; "olm avrupaya vizesiz gitçez lan ehuehu" al bak nah gideceksin vizesiz. Gençlerin böyle gözü boyanıyor ve sindiriliyorlar. Bu yüzden tarih diye şarkı yaptım. Tarihini bilmeyen gelecek planları yapamaz ve gelecekte aynı tuzaklara düşer. Bu ülkeMenderes hükümeti döneminde Nato'ya üye olurken ne diet ödedi kaç genç biliyor? Kore savaşı! Söylediğimde "Kore mi? Biz Koreyle mi savaştık?" diyen bir sürü genç oluyor. Ya ne sandın, üstelik bizim savaşımız değildi, bir çok Türk evladı Amerika için ölmeye gitti bilmediği topraklara, kendisiyle ilgili olmayan savaşın ortasına. AB üyeliği, peki bunun için ne diet isteniyor? Kaç kişi bunları araştırıyor. Varsa yoksa popülist yaklaşımlar, Vizesiz gezeceğiz, gezersin vizesiz!!! AB ülkeleride seni bekliyordu...



Ben Kapital düzeni eleştiriyorum o şarkılarda. Çünkü sonucunda batmaya mahkum bir düzendir. Bak ABD ve diğer büyük ülkeler devletleşme yönünde adımlar atıyorlar, o zaman neden kimse sormadı, "ulan bize niye herşeyimizi sattırdınız?" söyliyeyim nedenini, çünkü kimse farkında değil, gençlik bitmiş, kaldı ki zaten "albüm iyi, beatler güzel, feat ler çok iyi, iyi okumuş..." diye yorum yapan adamdan ne bekleyebilirsin ki bu konuda?



Bak ne ironiktir ki, 40 yıl sonra Amerikan 6. Filo'su boğazlardan geçti. (Rusya olayları). Al sana 2 fotoğraf, 40 yıl önce 6. Filo geldiğinde, İstanbul'da yer yerinden oynamıştı. "YANKEE GO HOME" sloganlarıyla Türk genci geldiğine geleceğine pişman etmişti Amerikalı askerleri. Herkes Dolmabahçe'ye koşmuş ve denize atmıştı Amerikan askerlerini. Bak 40 yıl sonra, 6. Filo yine boğazlardaydı, ne oldu? Geldiklerinden haberi bile yoktu çoğu gencin. Olsa ne olurdu ki, rapçisi "moruk sizin ordan full cap yollasana bana" derdi, cadde çocuğu "ay zenci olan yakışıklıymış oha falan oldum" derdi, "gazetecisi, seçimi Obama'mı kazanır diye sorardı", politikacısı ise umruna bile getirmedi zaten.



Anlıyor musun ne demek istediğimi? TÜKENDİK, TÜKETİLDİK. İhtilaller ve emperyalist tuzaklar. Oturup burda kapitalizm neden kötü bir sistem ve elinde sonunda neden çökmek zorunda anlatmayacağım. "Artık değer", "hak", "paranın tanımı" gibi şeylere değinmeyeceğim, sayfalarca yazmam gerekir. Ama çok ironik bir değişimden daha bahsedip alttaki soruya geçeceğim.



Ben orta okuldayken, bize coğrafya derslerinde "Türkiye tarımda kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biridir." diye öğretilmişti. Hatta bu cümle benim coğrafya sınavımın birinde sorunun cevabıydı. Bugün? Koca karadenizin var ama fındığı dışardan ithal ediyorsun. Finduk finduk, bildiğin finduk, dışardan alıyorsun, pamuğu dışardan alıyorsun, buğdayı bile. Çünkü izin vermiyorlar üretmene. Çiftçi kan ağlıyor. Al iki fotoğraf. Atatürk'ün bir çiftçiyi dinlerken çok hoş bir fotoğrafı vardır, şimdi ise o çiftçi "otur yerine" diye azarlanıyor. Bu böyle olduğu sürece ben arka sıralardan "ASIL SİZ OTURUN YERİNİZE VATAN HAİNLERİ" diye bağırmaya devam edeceğim. Anlayan anlar, anlamayana da bir gün zorla anlatacaklar, ama korkarım ki çok geç kalınmış olacak!



Gerçek anlamda bu tarz siyasi olaylara değinen isimler bir elin parmağını geçmeyecek kadar az. Biz ise senin her albümünde bu kavramlara rastlıyoruz. Bu siyasi tarih içerikli üretimleri dinleyiciyi bilgilendirmek için mi yoksa kendi içindekileri boşaltabilmek için mi yapıyorsun ?



Bir şeyler yapmam gerektiğini bildiğim için yapıyorum. Elimden gelen bu. Üniversitedeyken de, bakan geldiğinde eylem düzenlerdim, düzenleyen ekipte olurdum. "İŞTE BENİM ANLADIĞIM TÜRK GENCİ BUDUR!" sözünün altında kalmak istemiyorum. Zaten Atatürk'ün yüzüne bakacak halimiz yok şu dönemin gençleri olarak, bir de tümden sessiz, çaresiz, eli kolu bağlı oturamıyorum. Ben müzik yapıyorum, elimden gelen bu, müzik sayesinde 1 genç "ulan bu ulaş 68 diyor, nutuk diyor, tarih diyor, ne diyor lan bu bir okuyayım bakayım" diye 2 satır okuyup, bilgilenip, ufkunu genişletiyorsa ne mutlu bana. Yapmamın nedeni, bir şeyler yapma gerekliliğinin ağırlığı, bu sayede birileride kendi bakış açısını genişletebiliyorsa benim için en büyük başarı kriteridir bu. Ben "hiç olmazsa bunu yapmam lazım" diye hissettiğim için yapıyorum. Kaldı ki, ben albümlerimde siyasi içerikli şarkıları çok az tutuyorum. Genel kompozisyonun %20'sini ya oluşturur ya oluşturmaz o şarkılar. Neticede bunlar benim albümlerim ve söylemem gerekeni de sakınacak değilim. Sakınanlar düşünsünler...



Siyaset her türlü sözün ve düşüncenin kolayca çarptırılabileceği tehlikeli bir kulvardır. Yanlış anlaşılmaktan ya da düşüncelerini benimsemeyen insanlar tarafından tepki görebileceğin gerçeği hiç aklına geldi mi ?



Yanlışın var, müzik daha tehlikeli bir kulvardır. Siyasetten bile tehlikelidir. Hatta bizzat senin MSN iletinde kullandığın hoş bir söz var, "hayatı riske atmanın en güzel yoludur müzik" diye. Birileri hep kötü gözlüdür, hep eleştirir, hep aşağıya çekmek ister, bu her zaman olur. Ama benim söylediklerim açık ve nettir. Ben siyasi olarak Kemalist değerleri savunan ve ülkenin tek ihtiyacı Kemalist devrimdir ve M.Kemal ATATÜRK'ün çizdiği yoldur diye düşünen bir Türk genciyim. Bu yanlış anlaşılmaz, aksine doğru anlaşılırda kimilerinin hoşuna gitmeyebilir! Onlar hoşlanmadı diye biz değerlerimizi başı boş bırakacak değiliz, kimse kusura bakmasın ama biz bu toprakların nasıl kazanıldığını, Cumhuriyetin ne şartlarda kurulduğunu biliyoruz. Ne yani, benim özgürlüğüm için Çanakkale'de, Afyon'da, İzmir'de vs... ölen binlerce çocuk yaştaki insanın, kadının ve erkeğin yaptıklarının altında mı kalacaktım? Kalanlar kendi yarınının derdine düşsünler. Yanlış anlaşılma olmaz 3 şey mümkündür. Ya hiç anlaşılmaz (abi Mark.A senmisin, feat az, beat gaz vs...), ya gayet net anlaşılır ama işlerine gelmez aşağıya çekmek isterler (beğenmedim olmamış vs...), ya da adam gibi anlaşılır. Başka ihtimali yoktur...



Bak sana bir şey anlatayım, nasıl teftiş altında olduğunu anla diye. Biliyorsun Koyverme Oy Ver adında, genç nüfusu oy kullanmaya, kendi kaderlerini kendi elleriyle çizmeye yönlendiren bir kampanya yapıldı üniversitemde ve benden de kampanyanın şarkısını hazırlamamı istediler. Neyse 1-2 T.V. Programı sonra kampanyayı yürüten arkadaşım aradı ve "Amerikan konsolosluğundan 2 yetkili kampanya hakkında konuşmak için bizimle görüşmek istiyor Ulaş ve görmek istiyorlar" dedi. Şok oldum, bu bir üniversite, ders içi çalışması ve konu tamamen Türkiye'nin iç meselesi. Neyse Hocalarımız da biraz kıllandı ve buluşmayı üniversitede gerçekleştirdiler. Geldi 2 güler yüzlü Amerikalı ve A'dan Z'ye kampanyayı soruşturdular, iktidara muhalif misiniz? vs... bir ton soru, sonra şarkıyı dinlediler bana sorular sordular vs... en sonunda da konsoloslukkartlarını verip, ne zaman isterseniz arayabilirsiniz ağız çalımıyla notlar alıp gittiler.



Bu bir ders içi üretilmiş, not alıp sınıf geçmek için yaratılmış ve kapsamı nispeten dar, konusu güncel ve Türkiye iç meselesi olan bir konuydu. Ama Amerika'nın bu bile ilgisini çekmişti, benim ülkemde, benim topraklarımda, gelip beni soruşturdular. Hal böyleyken, varsın yanlış anlaşılsın söylediklerim, varsın ben kötü olayım. Ama bildiğimi söylemekten de geri kalmayacağım...



Tükendik Netekim'de "ampulün karanlığında yalnızız" diyerek günümüzün iktidarlarına bir gönderme yapıyorsun. Albümünde de bir parçada sana eşlik eden Pit10'un da bu tarz söylemlerle başbakan ile davalık olduğunu biliyoruz. Düşünce özgürlüğünün kısıtlanması mıdır bu, sen bu konuda ne düşünüyorsun ?



Bu iktidarla başlamadı. 68'lerin darbesinden beri böyle. Hoş Menderes döneminde muhalefet partisinin mitinglerinin bile yasaklanmasıyla filan da vardı ama aslen 68'lerin darbesiyle başladı. Bilindiği gibi Deniz Gezmiş ve arkadaşları "Gerçekten demokratik ve tam bağımsız Türkiye" dedikleri için, tek bir kişi bile öldürmedikleri halde, 23-24 yaşında öğrencilerken idam edildiler. Ama bak, binlerce ananın gözünü yaşlı bırakan, bebek katilini İmralı'da besliyoruz şimdi, bir koynuna karı sokmadığımız kaldı. Hoş onu da yapıyorlardır belki. Ne ironik değil mi? 40 sene önce üniversiteli gençler "Kahrolsun Amerikan emperyalizmi, yaşasın tam bağımsız Türkiye" dedikleri için asıldılar, şimdi binlerce Türk Askerinin, türk kadınının, çocuğunun katilini besliyoruz. O gençleri "bağımsız Türkiye" sloganları içinde asarlarken M.Kemal'in "BAĞIMSIZLIK BENİM KARAKTERİMDİR!" sözünün asılı olduğu büstte hemen avlunun yakınlarıda bir meydanda doğan güneşle parıldıyordu!



Sonra 80 ihtilali, bu ülkenin geleceğini dinamitleyen ressam Sayın Kenan, 16 yaşındaki gencin yaşını 1 gece mahkeme kararrıyla 18 yapıp, 1 gecede asan lider! Yunanistan'a amborgo uyguladığımızda, Ecevit'i ezmek için maşa olarak kullanılan ve ambargoyu kaldırtan, Amerika'nın soğuk savaştaki en büyük yandaşı ressam. Konuşanın işkenceler gördüğü, Ziverbey Köşküyle ünlenmiş darbeler. Sonra sindirilmiş gençlik.



Bunların hepsi bir program dahilinde işler. Bak 2. 3. sınıf dünya ülkelerinde (ki Salazar'ın da itiraflarında alenen belirttiği gibi) halkı uyutmanın 3 yolu vardır. Buna 3 F denir. Football, Fiesta, Faith. Yani futbol, eğlence (magazin) ve inanç sömürüsü, din. Şöyle kafanı kaldır ve gözlemle, bak bakalım bu politika sözlüğüne girmiş 3 F taktiği sana da yakınlarda hissedilir halde gelmeyecek mi?



Ama burda şunu belirtmek lazım. Küçük insanlar kişileri eleştirir, büyük düşünenler ise sistemin kendisini. Mesele burda iktidardakiler değil, kurulan sistemdir, bu gün iktidarda onlar olmasa başkası benzer uygulamaları yapacak, yapmadı mı? S. Demirel? T. Çiller? M. Yılmaz? Hangisinin ötekinden farkı vardı? Çaldılar, çaldırttılar, hortumlattılar ve Amerika ile gelişmekte olan sermayelerin sömürü mekanizması olan IMF'nin oyuncağı oldular. Derdim ve eleştirim kişilere değil, manteliteyedir. Adil, konuşanın susturulmadığı, düşünen ve araştıran bir neslin yeniden yaratıldığı, gelirin eşit dağıtıldığı, bir sistem istediğim için eşeltirilerim. Yoksa isimlerle uğraşmıyorum, isimlere takılmıyorum. Al birini, vur ötekine. Hepsi emir kulu...











Nüans'ta SperMan, Behçet, Micheal Myers gibi karakterlerine ekleyebileceğimiz yeni karakterlerle karşılaşıyoruz. Bu karakterleri kimlerden esinlenerek nasıl oluşturuyorsun anlatabilir misin ?



Siyaset dışı konulara geçtiğimize sevindim, çünkü albümlerimde 12-13 şarkıda maksimum 1-2 şarkı politik tabanlı oluyor. Ben politik müzik yapan birisi değilim. Sadece yanlış olduğunu düşündüğüm şeyleri gerek politik gerek başka kulvarda olsun, eleştirmeden duramayan birisiyim. Çünkü bir kaygım yok benim. Beğenen beğensin, beğenmeyen neden beğenmedi diye hayıflanmam. Müziğin büyüsü de bu zaten. Kimseye eyvallahım yok. U.L.a.Ş olduğum için BAĞIMSIZ ve özgürce işimi yapıyorum.



Soruna gelince. Ben SperMan, Behçet, Mark.A, Ozi vs... gibi onlarca karakteri kafamda oluştururken müziği tiyatral gözle işlemeyi sevdiğim için böyle yaptığımı keşfettim. Esin kaynağım sizlersiniz, gözlemliyorum, seni ve herkesi ve sizlerin tavırlarını abartarak işlenebilir hale getiriyorum. Mesela şimdi yeni albümde bir organizatör var yeni bir karakter. Çok eğlenceli oluyor şarkı. Sizlerden esinleniyorum dediğim gibi ve kendimce yorumluyorum. Ama bu yeni de değil. Mesela bir çoğu bilmez, müziğe bir süre ara vermeden önce 2001 yılında çıkardığım "Senin Değerlerin E.P."de de Porno Ali diye bir karakterin gözünden işlemiştim konuyu. Yani bu karakter temalı öyküler 2005'de SperMan ile başlamadı, 2001'den beri böyle üretimlerim hep var.



Şu an bir kaç ismin daha bu türde işler yaptıklarını gözlemliyorum. Bu ne kadar doğru yanlış bilemiyorum ama hoşuma gidiyor, çünkü bir konuda öncülük etmiş oluyorsun. Bu benim için değerli bir şey. Hatta bu konuda, "ilk U.L.a.Ş yaptıysa patenti U.L.a.Ş'ta mı olmak zorunda" diye eleştirenler oluyor, bunlarda çok saçma geliyor bana, ben patent peşinde değilim, isteyen yapsın ama neticede ilk üretenin yeri her zaman başkadır. O yüzden Rap dendiğinde ille parantez içine Cartel'de yazılır, yazılmalıdırda. Ama beğenirsin, ama beğenmezsin, fakat bu müziği bu topraklara resmi anlamda ilk getiren isimde sen beğensen de beğenmesen de bellirdir. Bu demek değildir ki ilk Cartel Türkiye'ye Türkçe sözlü Rap'i getirdi diye başka kimse yapmasın. Ama ilk yapanında yeri ayrıdır, çünkü akıl edip, ilk yaratan o dur. Yoksa fişi prize sokmak için herkesin Thomas Alva EDISON olmasına gerek yoktur, sadece EDISON'un yeri ayrıdır o kadar ; )



Bu karakterlerden bir tanesi de her çocuğun okula beslediği mutlak kini daha şiddetli yaşayan "8F'den Ozi". Nedir bu karakterin hikayesi ve bu kini neden bu kadar sert dışa vuruyor ?



Uç bir karakter Ozi. Orta okul son sınıftayken geometri hocasının ona takmasından ötürü hayatı zindan olmuş, okuldan, hayattan soğumuş ve okumaya daha fazla dayanamayıp lise 2'den terk edip zamanla büyük bir mafya babasına dönüşmüş ama aklı hep 8F'de kalmış bir duygu adamı aslında. Günün birinde bir çek işi geliyor masasına ve ödenmeyen çekin muhattabının 8F'deki geometri hocası olduğunu görünce hikaye başlıyor.



Neden bu kadar sert? Çünkü bu bir kurgu, bunu bir yerinden tutup abartmadan anlatırsan sıradan bir öykü olur. Bir şekilde tiyatral hale sokmak gerekir, ayrıca bu gangsta arkadaşlar şarkılarında önüne geleni deşip, biçiyor o sert olmuyorda Ozi Hocasının cesedini kokana kadar şehir çöplüğünde bekletiyor bu mu sert : ) Bence Ozi tam bir duygu adamı. Öyle olmasa yıllar öncesinin hesabını kesmek için yeltenmezdi bile.



Ayrıca burada yine bir sistem eleştirisi var. Bence herkes öğretmen, polis gibi mesleklerin sahibi olmamalı. Yani üniversite öğretmenlik okuyup, formasyon alan herkes öğretmen olmamalı. Çünkü insan ilişkisi, hele ki o insan bir çocuksa onunla ilişki zordur. Benim lise de derse girip "sizi sevmiyorum" diyerek açıp tüm ders gazete okuyan hocam vardı. Şimdi bunu öğretmen yapan sisteme sövmeyeceksin de neye söveceksin. Ya da sokakta zam isteyen emekli bir kadının başını tekmeleyen polisi yaratan sisteme sövmeyeceksin de neye söveceksin? Bu tür mesleklerde psikolojik test uyguanmalı. Geçemeyen isterse üniversiteyi birincilikle bitirsin polis olma ya da öğretmen olma ehliyeti verilmemeli. Yoksa işte bir sürü öğrenci yanlış eğitmen yüzünden okulundan, derslerinden nefret ediyor. Benim aldığı not ve hocasından duyduğu sözler yüzünden intihar eden sınıf arkadaşım vardı. Şimdi hangi not bir insan canınından daha önemli olabilir. Yetiştirdiğin bir insan, karpuz değil. O yüzden biraz da insandan anlayan eğitmenlere öğretmen olabilir ehliyeti verilmeli. Kaldı ki, karpuz alırken bile, karpuzdan anlayan birine elletip, kestirip alan bir milletiz. Yani Ozi'de bir sistemin eleştirisiydi, ama kaçı anladı orası muamma!



"8F'den Ozi" aslında medyaya yansısa büyük tepki çekebilecek bir çalışma. Öğretmenlerini vuranlar için sığınabilecekleri güzel bir " etkilendim" bahanesi. Bu tarz düşünceler geçti mi senin de aklından ?



Hahaha evet korkmadım değil. Şimdi delinin biri hocasını vurur, U.L.a.Ş dinledim, ondan esinlendim der, ana haber bültenlerine konu oluruz, işin yoksa öğretmenlerin toplu davaları, eleştirilerle uğraş dur. İnan bu aklıma geldi ama olmaz diye kendimi telkin edip aldım albüme şarkıyı. Neyse şimdilik hoca zayiatımız yok : )



Albümdeki en duygusal iki şarkıdan biri için Yuken'in de eşlik ettiği "17 Yaşım" diyebiliriz. Bildiğimiz kadarıyla 17. yaş gününü ardında bırakalı bayağı oldu o yüzden neden bu konseptte bir şarkı yaptığın merak konusu. Hikayesini anlatır mısın ?



Ben de 17 yaşımdayken aşıktım çünkü. Aslında bu bir Yuken şarkısıydı, Yuken mesleki kariyeriyle ilgili olarak bir yer için bestelemişti şarkıyı, şarkı albüm için değildi, ben de yoktum şarkıda zaten. Ama Yuken şarkının kayıdını bende yaparken, bu şarkı albümde yer almalı diye düşündüm ve hemen söz yazdım Yuken evden gidince. Sonra akşam ona şarkının benim versiyonunu yolladım ve o da çok beğendi. Sonra şarkıyı bitirdik ve sizlere ulaştırdık.



Şarkının hikayesi bende değil Yuken'dedir bu yüzden. Bendeki noktası ise aynı yaşlarda ben de aşıktım, hayatımda özel birisi vardı. O yüzdendir. Zaten sende katılacaksındır ki 17-18 yaşları insanların belkide gerçekten sevebildiği en kaygısız yaşlarıdır. Sonra işin çılkı çıkar. Evlilikler sözleşmeyle olur, beklentiler değişir, çirkinleşir, aşkın da, sevginin de boku çıkar. Hiç bir aşk 17 - 18 yaşlarındaki kadar içtende değildir kanımca. Ya da ben bu konuda şanssızdım belki de...



Albümün en uzun parçası bir diğer yeni karakterimiz Mark.A'ya geçmeden hemen önce Mark.A'nın kendisini anlattığı bir skit. Öyle vurgulu okumuşsun ki dinleyene her kelimesinde istediğin duyguyu verebilmeyi başarmışsın. Hikayesi nedir Mark.A'nın ?



Seslendirmek sahiden zor bir şey. Vurgular, duygu tonlamaları vs... Sadece elimden geleni yaptım diyebilirim. Ben tiyatrocu ya da bu konuda eğitim almış birisi değilim. Sadece kafamda tasarlayarak yapabildiğim kadar seslendirdim. Beğendiyseniz ne mutlu bana.



Mark.A'ya gelince, bu abimizden önce onun liberalist babası aslında ilgi çekici tiplememiz. Köyde toprak sahibi bir ağa iken, 80 ihtilali sonrası Anavatan iktidarıyla liberal ekonomi ve Amerikan sermayesinin ülkeye akmasıyla hızla zengin olup köylüsünü ortada bırakıp Almanya'ya yerleşen bir inanç taciri, sömürücüsüdür şahsımız. Orada da, 3-5 birikmişi olan gurbetçinin parasını "sizi cennete sokacağım, orada tanıdıklarım var" diyerek sömürmüş ve Almanya'nın önemli zenginlerinden birisi haline dönüşmüştür. E Almanya'nın o dönemki para birimi Mark ile köydeki Ağa sıfatı birleşince de Mark Ağa diye tanınır olmuş haliylede. Mark.A ise bu şahsın tek oğlu : )



Oğlu Mark.A ise zenginlik içinde büyümüş bir şımarıktır. Marka ürünlere düşkün bir kaçakçıdır. İstanbul'a yerleşmiş ve işleri buradan yürütmektedir. Markalara düşkün olmasından ötürü ve babasının kısaltılmış halinden ötürü de MARK.A diye ün salmış bulunduğu camiada.



Aslında Mark.A'da bir karakter analizinden yola çıkarak yaratılmış sistem ve dönem eleştirisidir. İnanın günümüzün bir çok iş adamı Özal döneminin yarattığı Mark.A'lardır. Tamamen karakter üstü bir dönem eleştirisidir, yani Mark.A bahane, eleştiri dönem içi sistemedir....































0 yorum:

Yorum Gönder

Sohbet