Kayra (Reset Magazine)








Kayra (Reset Magazine)







Müziğe bulaşma fikrinden ve kurmuş olduğunuz Gına grubundan söz eder misin?



Türkiye'de hiphop kültürüne ve bu müziğe bir şekilde bulaşmış birçok arkadaş gibi ben de ilk başlarda ne bulduysam dinledim, Karabük e gelen tüm albümleri edindim, gelmeyen albümler için sürekli sipariş verdik Bitap'la beraber ve bir zaman sonra Bitap kendi çapında beatler yapmaya başladı. Üniversiteye gittiğim ilk sene ufak ufak sözler yazmaya başladım ve zaman geçtikçe dandik bir mikrofonun başında bir şeyler kaydetmeye çalıştık. Bu kayıtlar sonrasında ortaya güzel işler çıkmadı ama yine de bir şeyleri görmemizi sağladı bu kayıtlar. Daha çok dinlememiz, daha çok araştırmamız gerektiğinin farkına varmaya başladık. Bu esnada zaten biz farkına bile varmadan Gına diye bir grup orta çıkmış oldu ve görev dağılımı da kendiliğinden oldu. Gereksiz gazlara gelip sürekli bir şeyler üretmektense biraz daha bilinçlenip, ne yaptığını bilen insanlar olarak bu işi icra etmenin gerekliliğini görüp bu doğrultuda hareket etmeye gayret gösterdik. Karabük çıkışlı bir grup olarak Anadolu şehirlerinde yaşayıp müzik yapmaya çalışan birçok arkadaşımız gibi bizim de envai çeşit sorunlarımız oldu her anlamda ama zaman geçtikçe bunun arkasına saklamanın ya da bunu bahane etmenin haddinden fazla lüzumsuz olduğunun da farkına varıp, kendi içimizde bir yüzleşme yaşayıp hemen hemen taşları yerine oturtup müzik yapmaya başladık.



Kayra olarak Gına çatısı altında 3, toplamda ise 5 albüme imza attın ki bu albümlerden bir tanesi gün yüzüne çıkmamış olsa bile, "İfade Derdi" ve "Doğum Lekesi" albümleriyle belli bir kesmin dikkatini çektin. Sonrasında ise Farazi ile yapmış olduğunuz albümlerle müziğini farklı bir boyuta taşıdın. Genel olarak müziğin adına bu süreci nasıl değerlendiriyorsun?



Gına albümlerinde genel hatlarıyla bakıldığı zaman sosyal, toplumsal yer yer politik diye tabir edebileceğimiz konular ön planda yer almıştı."Ars Moriendi" albümünden beri bir şekilde bu konulara değiniyorduk ama bunu yaparken herhangi bir bayrak altında girmeden, belli ideolojilerin kurbanı olmadan, sadece belli kesimlerin durumlarından bahsetmeden underground duruşu bozmayıp, insani özelliklerin ön plana çıktığı şarkılar yapmaya gayret gösterdik. Farazi&Kayra ortak albüm serisindeyse işler birazcık daha şahsileşmeye başladı, değinilen konularda ve birazcık da üslupta değişiklikler oldu. Bu tip bir proje benim hep istediğim bir şeydi çünkü hiçbir zaman belli konulara değinip bunlarla kısıtlı kalmak istemedim ama Farazi&Kayra albümlerindeki bazı şarkılarda da Gına albümlerinde işlenen konulara yer vermeye çalıştım. Misal ilk albümdeki Düş Peşindeyim; Düş Peşime buna verilebilecek ön bariz örnek. Buna ek olarak Sarı Bıyıktan Öfkeler şarkısını derinlemesine analiz eden, alt metin okuyan arkadaşlar bu şarkıda bahsedilen mevzuları da eminim anlamıştır. Yani demek istediğim Gına albümlerinde işlenen konular yer yer Farazi&Kayra ortak albüm serisinde de yer aldı, tamamen kopulmadı belli başlı konulardan ama daha başka bir anlatım şekliyle oldu bu ve konulara, üsluba başka bir bakış açısı geldi.









Beat'lerini Farazi'nin üstlendiği son iki albüm, diğer çalışmalarına nazaran daha fazla ilgisini çekti dinleyicilerin. Sence müziğine olan bu ilgi artışının ana sebebi neydi?



Sarhoş Palavraları ve Nahoş Nidalar olsun, Sarhoş Palavraları ve Bekar Evinde Kör Sinekler olsun galiba çok sık işlenen konuların işlenmediği, hemen hemen hepimizin yaşadığı belli başlı olayların storytelling yardımıyla aktarıldığı ve bana kalırsa somut şekilde olayların anlatıldığı albümler olması vesilesiyle o albümlerde anlatılanlarda dinleyenlerin kendi hayatlarından da somut örnekler görmesini sağladı ve bu şekilde daha çok ilgi çeken bir hale geldi sanırım. Örnek vermek gerekirse sonuçta birçoğumuzun herhangi bir şehrin otogarıyla alakalı iyi kötü hatıraları vardır, belli bir dönem yurtta kalmış insanlar bir şekilde o zamanları hatırlar, parkta bir arkadaşıyla demlenen ya da tek başına demlenen insan az çok anlar şaraba sarılı gazetenin hissiyatını ve bunları bir albümde görünce kendisinden de bir şeyler görmüş olur zannımca. Eğer bir kitapta, filmde, tiyatro oyununda, şarkıda kendimizi görüyorsak ona daha çok sarılırız, bizi anlattığını gördüğümüz için daha çok severiz. Bu ortak albüm serisinde galiba bu oldu. Dışarıdan bakınca benim tahminim bu şekilde oluyor bu albümlere olan ilginin artışıyla alakalı. Bunun yanında teknik mevzular da var işin içinde tabii ki. Gına albümlerini kaydederken kullandığımız ekipmanlar ile Farazi&Kayra albümlerini kaydederken kullandığımız ekipmanlar arasında fark vardı. Bu bir şekilde albümdeki ses kalitesinin yükselmesini sağladı ve Bitap'ın da mixing işlemleriyle alakalı tecrübelerinin birazcık daha artmasıyla albümün ses kalitesi eskiye nazaran daha iyi bir hale geldi. Bu da işin teknik hanesine bir artı yazdırdı. Farazi nin hemen hemen birçok türde yaptığı beatler, bir beatmaker olarak farklı tatlar yakalaması, sound bakımından geniş bir çeşitlilik yaratmasıysa zaten apayrı bir boyut. Tüm bunlar birleşince galiba ilk çalışmalara göre daha ilgi çeken albümler ortaya çıktı.



Sarhoş Palavraları ve Nahoş Nidalar" ile "Bekâr Evinde Kör Sinekler" isimli albümlerinde farklı olay örgüleri, değişik hikâyelemeler ve anlatımlar ele aldığını gördük. Türkçe Rap piyasasında pek de yapılmayan bir şeyi yapıyor olmak güzel bir duygu olsa gerek?



İki albümün yazım aşamasında da, kayıtlarında da hem zevk aldığım zamanlar hem de çok bunaldığım zamanlar oldu ama tüm işler bitip şarkılar dinlemek isteyen arkadaşlarla buluşunca derinlemesine yapılan yorumları, analizleri görünce insan bir şekilde mutlu oluyor. Eğer şarkılar birilerinin hayatına iki gram renk getirmişse, bir akşam sohbet eden iki arkadaşın muhabbetine meze olabilmişse, kendi halinde yaşayan bir insanın hayata bakışına yeni bir yön verebilmişse amaca ulaşılmış demektir. Beni şahsi olarak asıl mutlu eden şey budur. Şarkılar tek başlarına bir mana taşımıyor galiba, eğer şarkılar birileriyle buluşup onlara belli hissiyatlar yaşatabiliyorsa, o şarkıları dinleyen insanlar belli bir fikir birliği, kader birliği, öfke birliği yaşayabiliyorsa işte o zaman albümü üreten insanların emekleri en şahane karşılığı alıyor.



Müziği icra etmenin yanında iyi bir dinleyici olduğunu da biliyorum. Yurt dışındaki rap piyasasını ve albümleri irdelediğinde, ülkemizdeki eksiklikler daha net ortaya çıkıyordur sanırım?



Ben iki, üç sene evvel tek sorunun ülkemizdeki kitlenin bilinçsizliği olduğunu sanırdım ama galiba üreten pozisyonunda olan bizlerin de baya baya eksikleri var gibi. Bir kere en başta üretenden dinleyene underground kavramının ne olduğunun tam anlaşılmamış olması gibi bir sorun söz konusu. Underground tavır, "üst tarafın" değerlerini reddeden, homofobiye, seksistliğe, kan emen rekabete, militarizme karşı, kaba tabiriyle "kendinden olmayan" diye tabir edilebilecek insanların haklarına saygılı, insani değerleri her şeyden önde tutan, insana saygı duymayı kendine görev biçmiş bir tavırdır en genel hatlarıyla ve benim bu zamana kadar anladığım kadarıyla. Ama bizim içerisinde bulunduğumuz piyasada underground tavır görmeyi bırakın en laçka magazinsel muhabbetleri görüyoruz. Nerde saçma sapan dedikodusal mevzu varsa orada onlarca insan,onlarca fikir görmek mümkün. Neden böyle oldu, nasıl değiştiririz bu durumu çok net şekilde bilemiyorum ama kesinlikle hepimizin bir şekilde bu duruma el atması lazım yoksa durum fena.İkinci olarak yurt dışındaki rap piyasasında envai çeşit çeşitlilik söz konusu. Şarkı sözlerinden, albümlerdeki soundlara, vokal çeşitliliğinden albüm kapaklarına kadar bu durum söz konusu. Türler için de geçerli aynı durum; abstract, emo, indie, hardcore, death rap, gangsta rap ana başlıklarından türeyen yığınla tür var. Bizim piyasaya baktığımız zamansa vakti zamanında herhangi bir kişinin başlattığı herhangi bir tür, üzerine hiçbir şey eklenmeden aynen alıp başını senelerce gidiyor. Çok bariz şekilde bir tıkanma söz konusu, bu tıkanmanın aşılması için bazen cesur davranılıp, dinleyici beğenisinin ikinci plana atıldığı işler görmemiz lazım gibi ama kitlenin farklı olanı sindirmesi pek kolay olmadığından bazen bu işi icra edenlerin de şevki kırılıyor herhalde. Ayrıca direk internete endekslenmiş bir piyasanın varlığı söz konusu ki bu ilk başlarda iyi gözükürken şimdilerde işlerin yavaşlamasına sebebiyet vermeye başladı. Vakti zamanında birçok albüm çıktı bandrollü, çok iyi sayılamayacak toplama albümler için bile bandrol basıldı ve bir şekilde dağıldı bu albümler. Şimdi insanlar kendi çaplarında albümler basıp dağıtmak için mücadele veriyorlar ama basıp dağıtılan albümlerle alakalı onlarca sorun çıkınca ister istemez internetten albüm vermeye devam ediliyor. Bu işin birazcık daha ete kemiğe bürünmesinin vakti geldi. Gerekli imkânlar sağlandıkça, beraber hareket edip şahsi münakaşaları bir kenara bırakıp bu kültür için mücadele ettikçe bu sorunlar da aşılmaz sorunlar değil, inşallah da aşılacak.



Sarhoş Palavraları ve Nahoş Nidalar" albümünde Hakan Günday'ın kitaplarından etkilendiğini belirtiyorsun. Hatta kullandığın Kayra ismi, yazarın "Kinyas & Kayra" kitabından esinlenilerek alındı sanırım -yanılıyorsam düzelt lütfen-. Seni hayatın Kayra'sı olmaya iten sebep neydi? Neden Kinyas değil de Kayra oldun?



Evet, Hakan Günday'ın "Kinyas ve Kayra" romanındaki Kayra karakterinden esinlenerek Kayra'yı kullanmaya başladım. Hakan Günday'ı, Ahmet arkadaşım sayesinde üniversitenin ilk senesindeyken tanıdım. O zaman ciddi manada etkilemişti beni, tüm kitaplarını okudum. Kinyas ve Kayra'nın ayrı bir yeri olduğu için o romanı Gına-İfade Derdi albümü kaydettiğimiz sene bir kez daha okudum ve Kayra'nın düşündükleriyle, ettiği laflarla benim o dönem düşündüklerim çok benzer şeylerdi. Romandan aldığım izlenim kadarıyla Kayra mutlu bir son ya da herhangi bir sonu beklemeyi tercih etmedi, edecek hali, dermanı kalmamıştı çünkü bir insanın düşünebileceği en maksimum düzeyde düşünmüş haddinden fazla hırpalanmıştı. Üniversitenin son senesine başlamanın arifesinde romandaki Kayra ile bir daha karşılaşmak, Kayra gibi düşünmenin zorluğu az buçuk tatmış olduğunu sanmak ve hayatın insanın gözünde iyiden iyiye büyümeye başladığı zamanlardan birini yaşıyorken, Kayra nın sonunu bir kez daha görünce dedim ben de Kayrayım. Birazcık toyluk, birazcık kötü bir sene yaşıyor olmak, biraz da okulun bitmesinin yaklaşmış olması vesilesiyle hayatın gözümde büyümesi, Kinyas gibi hayatı yeniden toparlanmaktansa Kayra olmayı bana tercih ettiren sebeplerdi. Çok fazla şey var bu kitapla alakalı konuşulabilecek, bu güzel soru için teşekkürler, Ahmet e de selamlar.









Gına grubu altında çıkardığın albümlerde bazı siyasi içerikli parçalara imza attın. Keza diğer albümlerinde de bu durumu hissettik. Şarkılarındaki bu eleştirel söylemleri hangi maksatla yapıyorsun? Gelecekte yine bu tip parçalar dinleyebilecek miyiz senden?



Kendimden biliyorum müziğin, sinemanın, edebiyatın bir insanı ne denli etkileyip, dünya sorunlarına, ülke sorunlarına ne denli duyarlı hale getirebilecek kıvama ulaştırdığını. Misal Kazım Koyuncu hem kendi albümlerinde hem de grubu Zuğaşi Berepe'nin albümlerinde beni fazlasıyla etkileyip olaylara bambaşka şekilde bakmamı sağlamıştır. Keza Baskın Oran, Yıldırım Türker gibi isimler yazdıklarıyla aynı şekilde etki bırakmıştır üzerimde. Bunu görünce insan diyor neden biz de bir kişiye olsun düşündüklerimizi aktarıp dünyanın daha güzel bir yer haline gelmesine katkıda bulunmayalım. Kimisine göre ben şu an fazla sıradan laflar ediyor ve boşa kürek çekiyorum ama yaşadığım yer olan Karabük'te konserlerde konuştuğum yaşça benden küçük arkadaşların ülke sorunları hakkında ettiği yüzeysel olmayan, genel geçer fikirleri savunup sözde bilinçli gözükme kaygısından uzak laflarını görünce diyorum ki daha çok uğraşıp, daha güzel şarkılar yapıp daha çok kişiye ulaştırmalıyız düşündüklerimizi çünkü anlayan birileri var. Sonuçta Gına nın, Farazi nin bir yerlerde namının yürümesinden ziyade müziklerinde anlatılanların daha iyi anlaşılması ve bu sayede en azından bir şeylere duyarlı, kitlelerce kabul görmüş, yüzeysel ve "başa dert açmayacak" fikirleri savunmaktansa sürekli düşünerek, araştırarak, fikir üreterek, dünyayı daha yaşanılır bir yer haline getirmeye çalışan insanları bulup onlara bir şeyler katmak asıl maharet. İleride kesinlikle bu minvalde şarkılar gene olacak çünkü bizim şahsi sorunlarımızdan öte çok daha önemli meseleler var üzerinde konuşulması gereken. Anlaşılmamaktan ya da yanlış anlaşılmaktan korkmadan bir şeyler yapmalı, bir gram dahi olsa katkıda bulunmalıyız daha yaşanılabilir bir dünyanın oluşması için.



İleriye dönük olarak Türkçe Rap'e, müziğinle kazandırmak ve katmak istediğin değerler neler?



En genel şekliyle söylemek gerekirse underground mevzusunun daha iyi anlaşılması için yapılabilecek ne varsa yapmaya gayret göstermek diyebilirim. İsimlerden öte asıl olayın şarkılarda anlatılanlar olduğunun anlaşılması için, dillere pelesenk olmuş "saygı"nın hakiki manada yaşanması için, müziğin asıl işlevinin lüzumsuz rekabet olmadığını gösterebilmek için elimden ne gelirse yapmaktır amacım. Buna ek olarak, eğer varsa bizleri dinleyen ve ileride bu işi yapacak yaşça bizden küçük arkadaşlara, rap yapmanın belli kalıplar dâhilinde olmasının şart olmadığını gösterecek, müzikal manada olaylara farklı yerlerden bakabilmelerini sağlayacak şarkılar yapmak.







Reset Magazine

Oylum









0 yorum:

Yorum Gönder

Sohbet